21 Kasım 2024, Perşembe

Son Güncelleme: Bugün

8 Mayıs 2017, Pazartesi 16:36

Ertan Çelik

İDAM SİYASET MALZEMESİ OLMAMALI

Geçtiğimiz pazartesi Torbalı bir ulu çınarını kaybetti. Murat Uslu'yu kaybetti. Duyguları kelimelerle anlatmak çok zor. O kadar çok birlikte geçirdiğimiz zaman varki hangisini anlatayım. Dayım; Nurlar ve Işıklar içinde yat. Mekanın Cennet olsun. Yakınlarına ve bize Allah sabır versin. Bu hafta sonu 6 Mayıs. Darağacında üç fidanın asılışlarının yıldönümü. Bu nedenle Ülkemizde son günlerde çok gündemde olan idamı ele aldım.

İDAM

Tarih boyunca pek çok medeniyette, çeşitli şekillerde, birbirinden farklı suçlar için uygulanmıştır. Ancak bu uygulamanın doğruluğu-yanlışlığı, gerekliliği, gereksizliği konusunda yüzlerce fikir ortaya atılmıştır. 21. Yüzyılda olduğumuz günümüzde bile bu konu hala tartışılmaktadır. Şu an yaklaşık 74 ülkede idam cezası uygulanmaktadır. Bunlar arasında Amerika, Afganistan, Suudi Arabistan, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran gibi ülkeler yer almaktadır. Amerika ve Japonya hariç diğer ülkelere baktığımızda bu ülkelerin gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler olduğunu görüyoruz. Ki Amerika'nın da tamamında uygulanmayan ,sadece 35 eyaletinde uygulanan bu ceza; Japonya'da da son yıllarda iyice azalmış yılda sadece 1 ya da 2 kişi için uygulanan bir uygulamaya dönmüştür.

Türkiye'de 32 yıldır fiilen uygulanmayan 14 yıldır da hukuken bulunmayan idam cezası, özellikle referandum sonrası yeniden gündeme gelmiştir. İstiklal Mahkemeleri tarafından verilen idam kararları dışında 1920-84 yılları arasında toplam 712 kişi idam ettirilmiştir. 27 Mayıs 1960 Darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ile bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmiştir. 12 Mart Muhtırasından sonra mecliste "Üçe Üç" nidalarıyla Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idam kararı onaylanmıştır. 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra "Ölüm cezasının yerine getirilmemesinde kamu yararı görülmediği için" 50 kişi darağaçlarında hayatını yitirmiştir. "Ölüm cezası verilmesiyle" nasıl bir "kamu yararı" gözetildiği asla tartışılmamıştır. 7 Mayıs 2004 tarihinde gerçekleşen anayasa değişikliğinden sonra idam, Türkiye Cumhuriyeti hukukundan tamamen kaldırılmıştır.

Gerçekleşen idamlara onay veren siyasetçilerin yıllar sonraki "Hata ettik","Pişmanız" "açıklamaları insan hayatının trajikomik bir kanıtıydı aslında. Hangi görüşte olursa olsun insan yaşını siyasetin malzemesi olmamalıdır, insan yaşamı bu kadar basite indirgenmemelidir. Bu, ne dönemin parlayan başbakanı, milyonları peşinden sürükleyen bir lider için geçerli olmalı ne de en doğal hakları "Tam Bağımsız" "Özgür" bir ülkede yaşamak olan gençler için. Bugün idam için bir referandum yapılsa büyük bir oranda evet çıkar. Çünkü evet kısmı halkta daha ağır basıyor; "Tecavüzcülere idam" "Katillere idam" "Teröristlere idam" "Darbeciler idam" Şeklinde uzayıp giden bu liste toplumumuzun belli bir kesiminde coşku yaratıyor. Ama benim aklıma şu soru takılıyor; Bir dönem sırf intikam için idam cezası uygulanan bir ülkede bu ceza, sadece hak eden ağır suçlulara mı uygulanır? Evet tecavüz çok ağır bir suç, evet birinin canını alabilen bir insan affedilmemeli, evet vatana ihanet hazmedilemez...

Ancak tüm bunların olmasına göz yumup olduktan sonra suçluya günümüz medeniyetine ve Avrupa İnsan Haklarına taban tabana zıt olan bu cezayı vermek çağdaş, demokratik, özgürlükçü devletlerde asla yaşanmamalıdır. Devletin görevi bu değildir. Devletin görevi; tüm o ağır suçları işlemenin yanlışlığının bilincinde aydın, modern, nitelikli insan yetiştirmek olmalıdır. Aklıma takılan bir diğer sorusu ise şudur; Ya yargı yanılırsa? Türkiye'de yargı zaman zaman tartışmalı kararlara imza atıyor. Örneğin Ergenekon ve Balyoz davalarında üst düzey komutanlar, gazeteciler yıllarca yargılanmadan ceza evlerinde tutulmuş ardından serbest bırakılmıştır. O tarihlerde en sert ceza ağırlaştırılmış müebbet hapisti.

Eğer idam cezası olsaydı tüm o şahıslar idam edilebilirdi. Bu kişilerin o tarihlerde idam edildiğini düşünelim oysa birkaç yıl sonra bu dava için "Kumpas" denmişti. Ya yargı yine böyle yanılırsa? Peki ya ne olmalı? Tecavüzcülere iyi hal indirimi uygulanmamalı, bir kadına şort giydiği için tekme atan biri beraat ettirilmemeli, kadınların kahkahası üzerinden "iffet" yorumu yapılmamalı. İste o zaman tacizler, tecavüzler durdurulabilir. Çeşitli örgütlerin, çeşitli kesimlerin hukuku ve demokrasiyi yok saymasına göz yummamalı. Eğitime önem verilmeli... Ama en önemlisi de Atatürk'ün belirttiği "Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için çok çalışmalı, çalmamalı, ihanet etmemeli, kandırılmamalıyız.

İşte o zaman diğer ağır suçların önüne geçilebilir. "Kan isteriz" "idam isteriz" çığlıkları yerine sorunların temel nedenleri üzerine kafa yormalı ve çözümler üretmeliyiz "Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden önce bütün kuvvetinin, bütün süratimizle bu cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz!" Unutulmamalıdır ki; "Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve her kurtuluşun anası özgürlüktür!"

Sağlıcakla kalın