28 Mart 2024, Perşembe

Son Güncelleme: Bugün

24 Mart 2017, Cuma 16:27

Mustafa Yetkil

ÇİFTÇİ NEDEN HAYIR DİYECEK?

80’li yılların sonuna dek öğrencilerimize Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olduğunu öğretirdik. Şimdi neredeyiz? Öncelikli ihtiyacımız neler? Tarım ve gıda dünyasını kimler rehin aldı? AKP iktidarının övündüğü ileri teknoloji üretim ve tüketim yaşam tarzı doğa ve toplumuzun kimyasal ve biyolojik gelişimleri nasıl bozuldu sorularına yanıt arıyoruz.

Çiftçimiz zor durumda. Çiftçinin çilesi bitmiyor. En büyük derdi mazot, gübre, ve diğer girdilerin arması .Bahar hazırlığına başlamadan borç batağında. Güya milli tarım projesi sözü vermiş bol bol ekin demişti Başbakan.! Oysa yatlara kotralara verilen fiyatta mazot istiyordu çiftçi üretmek için.. Tarım topraklarımızın yüzde yirmisinin boş bırakıldığından bahsediliyor. Hükümet politikaları nedeniyle hızla yükselen maliyetler ve aracı düzen nedeniyle emeğinin karşılığını alamayan ve hızla borçlanan çiftçinin dayanacak gücü kalmadı. Borçlarından dolayı böbreğini satışa çıkaran çiftçi haberleri medyada yer alıyor.

Tohumdan ilaca mazottan gübreye kullanılan teknolojiden çalışan insana her alanda dışa bağımlı hale gelmenin sonucu olarak çiftçi de ekip biçmekten vazgeçmiş durumda.. Köyden kente göç hızla sürüyor. İşsiz niteliksiz kentli olmayan kent kültüründen uzak yeni varoş insanları büyük kentlerin çeperinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Ülkemizde tarım ve gıdanın büyük şirketlerin denetimine girmesi için her şey yapıldı. Çiftçinin temel koşulu olan olmazsa olmazı tohum çiftçinin elinden alındı, suları ticarileştirildi, ekolojik yapı tahrip edildi. Tarlasına ekeceği ürünü belirleme yetkisi dahi elinden alınıp toprakla bağı koparılmış oldu. Çukurova pamuk deposuydu, Konya ovası buğday ambarı, ege incir-üzüm bağlık bahçelik bilinirdi.. Doğu ve Güneydoğu yaylalarında eti mis gibi kokan hayvanlar yetişirdi. Ülke kendi mercimeğini, pirincini, pamuğunu, mısırını, fındığını, üzümünü, meyve ve sebzesini kendi üretirdi.. Şimdi buğdayı bırakın saman ithal ediyoruz saman! Nohut, fasulye, mercimek de öyle.! Oysa 25-30 yıl önce mercimeği dünyaya tanıtan ülkeydik. Tohum pazarının yüzde 80’i de yabancıların elinde..

TMO’nun kapatıldığı bölgelerde çiftçiler tüccarın insafına bırakıldı. Fiskobirlik, Tariş bitirildi. Tarım kredi kooperatifleri işlevsizleştirildi. Özelikle küçük çiftçilerin yaşama şansı kalmadı. İntiharlar arttı. Yapılan araştırmalara göre son 13 yılda yüzde 27’ye yakın çiftçimiz tarımsal üretimini bırakmış .26 milyon 302 bin dekar tarım arazisinin yol olduğundan söz ediliyor. AKP döneminde tarımda dışa bağımlılık artmış.. Buğday, mısır, pamuk, nohut gibi geleneksel ürünlerimiz ithal edilmiş, artarak sürdürülmüş.. Çiftçi desteğinden vaz geçilerek Türkiye tarımını bağımlı hale getirenler utansın. Çiftçimiz bitti. Tütüne haşhaşa kota konuldu unuttuk. Kuru üzüm, incir, iktidarın yeteneksizliğinden pazarlanmadığı için üreticinin elinde kalıyor. Aynı nedenle patates üreticin elinde çürümeye bırakılmış durumda.

Orman köylüsü yok sayılıyor hali perişan.. Mera yasasıdeğiştirildi, hayvacılığın bitişi hızlandı. Anguslarla tanıştık. Et ithal eder olduk. Süt sudan ucuz olunca hayvancılıkta bitti. Domatesin kilosu neredeyse tarlada 25 kuruş.. Ekilecek toprakların yüzde 20’si AKP iktidarı döneminde boş bırakılmış.. Pamuk ithal ettiler Çin’den bilmem nereden! Ege pamuğu bitti. İlçemizde pamuk ekim alanları daraldı. Milyon tonlarca buğday ithal eder olduk. Tarihimizde ilk kez saman ithal ettik. Bu ülkede cumhuriyetimizin kuruluşunun yapı taşı çiftçilerimizin emeği kutsal bilinmiştir. Atatürk çiftçimize verdiği değeri belirtmek için çiftçi milletin efendisidir demiştir.

Ancak son yıllarda borç yiğidin kamçısı olmaktan çıkmış çiftçi ve köylümüz borç girdabına çekilip yok olmakla karşı karşıyadır. Aslında tüm ülke borç batağında… Referandumda oylanacak olan maddelerde bu sorunlara değiniliyor mu? Hayır. Prof Hayri Kozanoğlu’nun yaptığı araştırmalara göre son 15 yılda bireysel borçlarımız 67 kat artarken kişi başına son 15 yılda bireysel borçlarımız 5221 dolara çıkmış.. Bizim bizi borca sokan bu ekonomik gidişe hayır deme borcumuz var.. Hoşçakalın dostça kalın…