23 Şubat 2017, Perşembe 16:31
Rutin tatil günlerim de genelde her zaman uğradığım yerlerden birisidir Torbalı Halk Kütüphanesi. Kütüphanenin atmosferi yazma isteğimi arttırıyor. İlham kaynağım oluyor. Aslında kitap almaya niyetli değildim. İş yoğun olduğundan okumaya zaman ayırmak pek mümkün olmuyor. İnsan Yaşar Kemal kitaplarını görünce insan “”iş yoğunluğundan nasıl okuyacağım?” sorusunu bir kenara itiyor doğrusu. Bu sefer okuma ağıma takılan kitabı Çakırcalı Efe. Kitabı elime alınca birden ilham akmaya başladı. Kafamda deli sorular...
Mesela neden Efelerin felsefesini yaşam hikayeleri okullarda ders olarak verilmiyor? Vatandaşlarımız neden Efelerin sadece dans eden birileri olduğunu sanıyor? Bir çok gerçek gibi Efelerin yaşam hikayeleri geçmişten geleceğe neden aktarılmıyor? Efe hikayeleri birilerini rahatsız mı ediyor? Efeler yaşasa idi referanduma ne oy verirlerdi? T.V.de neden Efe dizisi yok? Ve böyle devamı gelecek bir çok soru... Anlayacağınız bu haftaki yazımız Efeler üzerine. Ege bölgesi Efeleriyle meşhur biliyorsunuz. Çakırcalı Efe, İzmir Ödemiş Türkönü köyünde 1870li yıllarda yaşamış bir efenin (Ahmet Efe) oğludur.
Osmanlının son dönemlerinde haksızlıklara karşı dağa çıkmış Osmanlıya baş kaldırmış ve bu başkaldırı 15 sene kadar sürmüştür. Halka zulüm edenlere karşı, fakir fukaranın koruyucusu olmuştur. 1700lü yıllarda Osmanlı yapısında meydana gelen askeri ve sosyal değişikliklerin, süvari kervancı olarak geçimini sağlayan eski akıncıları işsiz bırakması, hükümet tarafından vergi tahsilatında kullanılan ayanların derebeyi eğilimleri, bitmeyen savaşlar, hükümetin sonu gelmeyen asker istekleri ve giyim kuşam yasakları Zeybeklerin birer birer dağa çıkmasına sebep olmuştur. Anadolu'nun Türkleşmesinde temel rol oynayan akıncı torunu Zeybeklerini zaman böylece kanunun dışına itmiştir. Tabi bu durum her efenin bu şekilde dağa çıktığı anlaşılması yanlış olur. Kimileri bölgenin ağaları tarafından ağaların desteği ile koruma adına dağa çıkartılmıştır. Kimisi de hükümetten kaçarak dağa çıkmıştır. Atçalı Kel Mehmet, Çakırcalı efe gibi şanı yedi düvele duyulan efeler sivrilerek devletin otorite boşluğunda kendi otoritesini kurarak, yöre halkının çare aradığı bir merci haline gelmişlerdir. Efelerin yerini öğrenerek kapılarını aşındıran, halkın başlıca şikayetleri ayanların baskısı olmuştur. Bunun dışında cami, yol, çeşme ve düğün yardımı gibi istekler efelere iletilmektedir. Çözümüne katkıda bulunan her sorun efenin ününe ün katmış, otoritesini sağlamlaştırmıştır.
Bunlar bir süre sonra öykülere türkülere konu olmuştur. Efeler genellikle namus, gurur, haksızlık, kişisel hırslardan dolayı işledikleri bazı suçlar unutulmuş, geriye onları kahraman yapan olaylar kalmış, eklemelerle efsaneleşerek dilden dile dolaşan serüvenleri zamanın gençlerinde bir efeye kızan olarak üne ve saygınlığa kavuşma arzusu uyandırmıştır. Efeler genelde adalet anlayışını temsil etmişlerdir. Yörük Ali efe, Demirci Mehmet efe ve diğerleri bu etik değerlere bağlı kalarak kurtuluş savaşında da efeliğe şan ve şeref getirmişlerdir.
Ödemiş'in kavakları sonradan İzmir'in kavakları olarak değiştirilerek ün salan türküde bize de derler Çakıcı adıyla geçen şahıs Çakırcalı Mehmet Efedir. Bu kadar araştırmadan sonra keşke efe kültürü devam etseymiş diye aklımdan geçirmiyor değilim. Keşke yine dağlarda efeler olsa da halka faydaları olsa. Kapitalizm yüzünden gerçekte olmayan abidik gubidik Amerikan kahramanlarını dinleyip izlemektense kendi insanımız efelerin hayatlarını özendirmek daha mantıklı değil mi?