26 Nisan 2024, Cuma

Son Güncelleme: Bugün

Gündem

30 Mart 2017, Perşembe 08:37

SANAT KİMİ KORKUTUR?

Geçen hafta bu köşede, yüzyıllardır devam eden temel bir çatışma olan zengin-fakir çatışmasına ve bu çatışmanın içinde saf tutan onurlu kişiliklere dair düşündüklerimi ve hissettiklerimi –yapabildiğim ve yazabildiğim kadar- yansıttığım bir şiir paylaşmıştım. Bu hafta da Torbalı Meydanı’ndaki “Demeter ve Kore” heykelinin belediye tarafından kaldırılıp yerine bir Osmanlı tuğrası dikilmesinin aklıma getirdiği “Sanat nedir?”, “Kimi korkutur?” gibi konulara değinmek istiyorum.

Öncelikle diyebiliriz ki sanat eseri; gerçeğin, sanatçının zihninden süzülerek ortaya konmuş halidir. Kısacık insanlık tarihine bir göz attığımızda ise gerçeğin, hareketin ve devinimin ta kendisi olduğunu görebiliriz. Kısacık diye tabir ettiğim insanlık tarihinde hiçbir otorite (krallık, padişahlık, beylik, devlet) ebedi olamamış, ne denli güçlü olursa olsun, harekete ve devinime karşı duramamıştır. Hal böyle olunca tabii ki gerçek ve gerçeği anlatan her türlü eser, içinde olunan dönemin egemenleri için tehlikedir. Hele ki o egemenler bütün hakimiyetlerini korku, kaos (bkz. milletin seçtiği), şiddet üzerine kurmuşsa! Hele bir de bu hâkimiyeti yine milletin kararı (!) ile meşrulaştırma girişiminde iseler! Anladınız siz…

Bu kısa anekdot AKP’li Torbalı Belediyesi’nin “Demeter ve Kore” heykeli ile ilgili olan tutumu ile direkt olarak ilişkilendirilemese de üzerinde biraz düşünerek bağ kurabiliriz. Evet, belki o heykel belediye ve onun desteklediği zihniyet için büyük bir tehdit değildi ama o heykelin yerinde kendilerine örnek alıp onunla aynı şekilde yükseldikleri, aynı şekilde sömürdükleri (tahminimce de çok daha beter bir şekilde yıkılacakları) bir devletin tuğrasının olması çok daha iyi değil mi? Antik Yunan sanatındansa zihniyetini taşıdıkları devletin propagandası niteliğinde bir anıt işlerine çok daha fazla yarayacaktır tabii ki.

Gelgelelim bugün hükümetin de gerçekleştirdiği sanata ve sanatçıya saldırının tarihte sayısız örneği vardır. Ama gelin görün ki yukarıda söylediğimiz gibi hiçbir otorite, gerçeği anlatanların önüne her türlü engeli koysa da, gerçeğe karşı duramamıştır. Görünüşte egemenlere karşı kalkan başlar kesilse de baş kesenler de tahtlarında, “saraylarında” çok fazla oturamamıştır.

Günümüzde ve ülkemizde de saflar netleşmiştir, zalim de mağdur da bellidir; gerçeği anlatanlara düşense, gayet basitçe, anlatmaya devam etmektedir.