26 Nisan 2024, Cuma

Son Güncelleme: Bugün

Gündem

8 Ağustos 2017, Salı 08:45

KANDAN SARHOŞ OLMAK

Livaneli'nin Huzursuzluk adlı kitabını okuyorum bu aralar. Etkilenmemek elde değil. “ Harese nedir bilir misin?” diye başlıyor ve yağ gibi akıp giriyor benliğimize. Harese arapça kelime olup hırs, ihtiras anlamına geliyor. Bir deve hikayesi anlatıyor Livaneli ilk sayfada... “Develer çölde yiyecek bulamadığı için diken yer. Diken damağına diline batar kanatır. Deve bundan aldığı acılı bir tatla hırs yapar daha çok geviş getirmeye başlar. Deve terler ve acılı tuzlu kanlı bir sarhoşluk oluşur. Devenin dikenle imtihanı ve hırsı onu ölüme götür. İşte bu hırs harese dir” Üstat bu deve hikayesini Ortadoğu'nun insanlarıyla ve kültürleriyle bağdaştırır. Ve derki: “Tarih boyunca harese içinde Ortadoğu ülkeleri birbirlerini öldürür. Ama asla kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanından sarhoş olur.”Bu yazıları okurken tereddütsüz insanın kendi ülkesi geliyor aklına. Son zamanlar bizler de öyle değil miyiz ? Kendi kanımız da boğulmuyor muyuz ? Siyasetten ticaretten rantlardan adamcılıktan kişisel hareselerden boğulmuyor muyuz?

SENTETİK Mİ ? PREBIYOTIK Mİ ?

Tarım alanlarımızda fazla ürün almak için ot ilacı kimyasal gübreler kullanıyoruz. Para hırsı bizleri ürettiğimiz ürüne hormon atmamızı sağlıyor. Sistem öyle bir şey ki garip köylü böyle yapmazsa aç kalır. Gelelim hayvancılığa. İnek tavuk koyun arı ve bir çok hayvan yine para hırsından gezdirilmiyor. Veriliyor önüne yemi hayvancık ne yapsın ? Yattığı yerden kimyasal hormonlu suni yemlerle besleniyor. Tükettiğimiz et süt ürünleri, fırından aldığımız ekmekler nerdeyse tamamen bir para hırsı yüzünden kimyasallarla bezenmiş durumda. Bu durumun sonu devenin hazin sonu aynı. Para hırsı hepimizi bu noktaya getiriyor. Sadece köylü değil esnafta aynı koca koca şirketler de aynı. Hepimiz el birliğiyle birbirimizin sağlığını bozuyoruz. Tabiatın doğal dengesini bozuyoruz. Bu da bizim Ortadoğu hastalığı olan hareseden olsa gerek...Peki yedik içtik hasta olduk. Gidiyoruz hastaneye. Doktor da bu düzeni bozuk sistemin adamı. O da yüzümüze bile bakmadan veriyor sentetiği antibiyotiği.

Peki ne oluyor bu sefer ? Vücutta ne bağışıklık sistemi kalıyor ne sindirim sistemi kalıyor. Hastalık hastalığı doğuruyor. Bilim adamlarının araştırmalarına göre antibiyotikler mide ve bağırsaklara çok büyük zararlar veriyor. İyi huylu bakterileri öldürüyor. İyi huylu bakteriler çok önemli. Vücuttan atılması zor olan metalleri zararlı maddeleri o bakteriler atıyor. Yani anlayacağınız hormon tüketiyoruz. Çaresi de sentetik ilaçlar. Böyle bir yaşamla sağlıklı olmak mümkün mü ? Birde yaşam koşullarının ağır yükünü de ekleyin buna. İş hayatı sıkıntı stress insanların hoşgörü süzlüğünü ekleyin. Yaşamak ne kadar zor değil mi ? Ben gıda takviyelerine karşı değilim. Hatta destekliyorum. Yoğun tempolu stresli iş hayatımızı daha da çekilir hale getirecek takviyeler artık şart oldu. Çünkü iş koşulları çok ağır. Gıdalar zaten vitamin mineralsiz.

Fabrikalarda lokantalarda ne kadar sağlıklı yemekler yapılabilir ki ? Hızlı yaşamın getirisi o fastfoot yiyecekler ne kadar sağlık lı? Evlere yorgun bitap şeklinde gidiyoruz. Karnımızda aç. Kim uğraşacak şimdi yemek yapmakla. Hazır söyle gelsin. Yazık değil mi vücudumuza. Hazır tüketilen ne kadar sağlıklı olabilir ki ? Bide bizde bu Ortadoğu harese kültürü varken... İç hastalıkların %90 ı bağırsakların düzgün çalışmadığından kaynaklandığını biliyor muydunuz? Bağışıklık sisteminin %70 i bağırsaklardan oluştuğunu biliyor muydunuz? Peki ne yapacağız ?

Bir kere bağışıklık ve sindirim sistemimiz için probiyotik ürünler ek gıda takviyeleri tüketmeliyiz. Kansere karşı koruyucu Probiyotik ürünler artık marketlerde bile satılır hale geldi.Yorgunluk stres halsizlik problemlerine b12 vitamini ek gıdalar alınabilir. Omega 3 lü aloe vera lı ürünler kullanılabilir.

Ben bu aralar sağlık üzerine yoğunlaştım. Geçmişimde 5 yıllık bir aktarcılık deneyimi mevcut. Facebook'ta Lr sağlık ürünleri izmir adında bir grup kurdum.

Herkesi grubuma sağlıklı yaşama davet ediyorum. Hoşçakalın.