1 Haziran 2017, Perşembe 08:38
Çoğumuzun bildiği ve hatırladığı üzere, görkemli Haziran Direnişi, geçtiğimiz gün dördüncü yılını doldurdu. Bu tarihin, bu direnişin, bu mirasın –bilhassa içinden geçtiğimiz dönemde- hatırlanmasının ve ileriye taşınmasının gerekliliğini vurgulamak istiyorum.
Öncelikle, AKP-Saray çevresinin gerek Türkiye solunun siyaset alanına gerek toplumsal özgürlükler alanına gayri meşru müdahalelerine zemin hazırlayan Ohal döneminde olduğumuzu, buna rağmen hileli referandum sonrası sokakları boş bırakmamış halkımızın dik duruşunu hatırlatayım.
Bununla beraber, Haziran Direnişi’nin de AKP’nin %50 ile iktidarda olduğu bir dönemde ortaya çıktığına değineyim. Bu noktada da söylemek gerekir ki, zulüm ne kadar baskınsa zalim de o kadar zayıftır. Zira Gezi Parkı hala sapasağlam! Tıpkı o direnişi var eden halk gibi! O direniş sırasında insanlara yiyecek, içecek, kıyafet, battaniye getiren yurttaşlarımız hala aynı yürekle var olmaya devam ediyor.
Direnenlere maske dağıtan, limon dağıtanlar yüreklerinde aynı özlemle yaşamaya devam ediyor. Taksim Meydanı’nda o ateş yanmaya devam ediyor! Gezi ruhu var olmaya devam ediyor! Şimdi gerek o görkemli direnişe katılan yurttaşlar olarak gerekse hileli referandumda iradesini teslim etmeyen, boyun eğmeyi reddeden yurttaşlar olarak yegâne amacımız “bize” ait bir cephede birleşmek, ilerlemek ve yarım kalan işi tamamlamaktır!
Bu diyarlardan göçeli yarın 54 yıl olacak olan Nazım ustanın yazdığı “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!” şiarını hayata geçirmektir!
Bizler, gençlik olarak hala buradayız, hala korkmuyoruz!